27 Kasım 2012 Salı

BAŞIMA GELENLERE BAK!

Çok heyecanlıydım. O gün  Türkiye ' yi gezecektik. Babam arabayı açar açmaz içine atladım. Şoför koltuğunun arkası benimdi. Abim bu işe pek bir bozulmuştu. Şoför koltuğunun arkasını o kapmak istiyordu. Bana kötü kötü bakmaya başladı. Omuz silktim. Geçen sefer o oturmuştu hem. Sıra bendeydi. Babam:

-Çocuklar ilk önce Peri Bacaları ' nı gezeceğiz.
-Sonra babacığım? Sonra nereyi gezeceğiz?
-Damla biraz yavaşla. Sonrası süpriz.

Abim sanki sonra nereye gideceğimizi biliyor gibi sırıtıyordu. Sinir olmuştum. Yani babam nereye gideceğimizi bana söylemiyor ama ona söylüyordu. Yanaştım. Belli ki ağzından laf alırım diye konuşmaya başladım:

-Peri Bacaları' ndan sonra nereyi gezeceğiz biliyor musun?
-Hayır.
-Öfff! Zaten senden de hiç hayır gelmez.

Demek abim de bilmiyordu. Ama kesin annem biliyordu. Tbii ki de biliyordu. Bilmese böyle durmaz, nereye gideceğimizi sorar dururdu. Ben bunları düşünürken yolu yarılamıştık bile. Abim sırıtıp duruyordu. Yok yok kesin biliyordu o. Bilmese o da benim gibi kafaya takar ve böyle sırıtmazdı. Belki bu sefer söyler diye bir daha denedim:

-Sen hiç mi merak etmiyorsun nereye gideceğimizi?
-Etmiyorum. Ben "acaba ne zaman eve döneriz" diye merak ediyorum.
-Ağzından bal damlıyor.
-Sus Damla!

Tamam. Anaşılmıştı. Abim beni sinir etmek için sırıtıyordu. İşte tam da bunları düşünmem için. Gelmiştik. Arabadan indik. Turistler oradaydı. Annemle babam hem gezip hem sohbet ediyorlardı. Ben az-çok İngilizce biliyordum. Bir kızla konuşmaya başladık. Bir ara kız bana " baban kaç yaşında " diye sordu. Ben heyecandan "hayır benim babam yok." dedim. Öyle bilmiş bir tavırla söyledim ki bunu, kız gülmeye başladı. Zaten buradaki gezimiz de bitmişti. Gene arabaya ilk ben bindim. Ama bu sefer heyecandan değil, utançtan. Babama sordum:

-Babacığımmmmm! Nereye gideceğiz şimdiiiiii? Hııııı?
-Damla sakin ol! Gidince göreceksiniz.
-Ya baba lütfen, bak meraktan öleceğim şimdi!

Abim oradan söze karıştı:

-Keşkeeeee! Ölsen de kurtulsak senden.
-Aaaaa! Deniz  olur mu öyle şey? Sakın duymayayım bir daha!
-Tamam baba!

Biraz yol aldıktan sonra şırıl şırıl dere akan , yemyeşil bir yere geldik. Burası çok güzeldi. Bir kamp alanıydı. Arabadan inecektim ki abim beni yakaladı. Arabaya geri soktu. Kapıyı da üstüme kilitledi. Hep benim önce inip bimemden sıkılmıştı. Haklıydı da. Ama daha büyük bir sorun vardı. Arabada kilitli kalmıştım. Annemler önceden inmiş bir ağacın altına oturmuşlardı. Abim de asla açmazdı kapıyı. Yürüdü gitti. Çok korktum. Ağamaya başladım. Ama bir on dakika sonra abim geldi. Gülüyordu. Kapıyı açtı. Ben çok korkmuş, hem sinirli hem de ağlayan bir suratla dışarıya fırladım. Biraz koştuktan sonra yorulup kendimi çimenlere bıraktım. Abim beni kucaklayıp annemle babmın yanına götürdü. Annemle babam abime biraz kızdıktan sonra gülmeye başladılar. Çünkü suratımın her yanına sümük bulaşmıştı. Derede yüzümü yıkadım. Abimin özür dilemeye hiç niyeti yoktu. Ama beklenmedik bir hareketle özür diledi. Ben de affettim. Böylece oraya kampımızı kurup eğlendik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder